Denizin ortasında bir kule… Hem de efsanelere konu olmuş bir kule… Seyri bile keyiflendirirken insanı, oraya gitme fikri bambaşka bir heyecan uyandırdı çocuklarda. Gerçek anlamda gün saydılar.
Sonunda gezi günü geldi ve birlikte yola çıktık. İlk durak Salacak’tı. Burada bizi Kız Kulesi’ne ulaştıracak olan tekneyi bekledik. Beklerken de kuleyi izledik. Pırıl pırıl güneşli bir günde gerçekten de çok güzel görünüyordu.
Kısacık bir tekne yolculuğunun ardından Kız Kulesi’ne ulaştık. Bir kuleye gidip de tırmanmamak olmaz. Biz de hiç vakit kaybetmeden yukarı tırmandık ve bu defa da Boğaz’ın ortasından İstanbul’un iki yakasını izledik. Gökyüzünde uçan martılar, önümüzden geçen gemiler, masmavi deniz ve karşımızda uzanan kocaman şehir… Bu gezi için gün saymaya değer bir manzara vardı karşımızda.
Kız Kulesi’ni ve İstanbul’u uzun uzun izledikten sonra gördüklerimizi resmetmek üzere aşağı indik. Boğaz’ın esintisi kağıtları havalandırıp biraz zorluk çıkarsa da çocuklar resimlerini tamamladılar ve sıra enerjilerini atmaya geldi.
Geniş bir alan uzanıyordu önümüzde. Değerlendirmeden edemedik. Kalan süremizin bir kısmını Kız Kulesi’nin duvarlarını ve oyuntulu pencerelerini keşfederek, bir kısmını da oyun oynayarak geçirdik.
Yaşadığımız şehrin sembollerinden biri olan Kız Kulesi gezimiz başta büyük bir heyecandı bizim için. Şimdi hafif esintili, bol güneşli ve keyifli bir anı oldu. Efsanevi kuleyi birlikte keşfettik, güzel resimlerimiz, hafifçe pembeleşen yanaklarımız ve anlatacak hikayelerimizle geri döndük.
Bir Cevap Yazın