Archive for Mart, 2013

İlk Pijama Partimiz

Uzunca bir süredir beş ve altı yaş grubu öğrencilerimizle bir pijama partisi yapmayı planlıyorduk. Hatta işin içine bir de hikaye katıp olayı daha da keyifli bir hale getirmeyi düşünüyorduk. “Hangi cuma… Hangi hikaye…” derken karşımıza Peter Pan çıkıverdi. Kütüphane saatinde okumaya başladığımız Peter Pan bir gece vakti Wendy, John ve Michael’ın odasından içeri girip onları pijamalarını bile çıkarmadan Yitik Ülke’ye götürmeye ikna edince “Tamam!” dedik. “Pijama partimizin kitabı belirlenmiştir. Partiyi vermenin zamanı da gelmiştir.”

İki hafta boyunca çocuklara “Peter Pan ve Wendy”yi anlattık. En heyecanlı bölümlerini birlikte okuduk. Çocuklar iyiden iyiye konunun içine girdiler. Karakterleri tanıdılar. Hele de kitabın sonunda pijama partisi vereceğimizi öğrenince iyice heyecanlandılar.

Partiden iki gün önce bir çekiliş yaptık. “Madem parti organizasyonu Peter Pan’la başladı, o halde partide Peter Pan da olmalı” deyip önce Peter Pan’ımızı belirledik. Bu görevi Eren Deniz üstlendi. Ardından Kaptan Kanca için çekiliş yaptık. O da Poyraz Vilho oldu. Son olarak da Tinker Bell için kura çektik. Peri rolünü de Rüzgar üstlendi. Diğerleri mi? İsteyenler hayvan kostümleri giyip yitik çocuklardan biri oldular, isteyenler de pijama ya da geceliklerini giyip Peter Pan’ın macerasına katıldılar.

Okul sonrası bütün öğrenciler evlerine gittiklerinde yemekhaneye çıkıp sıcacık çorbamızı içtik. Karnımızı bir güzel doyurduktan sonra da üst kattaki oyun salonumuza geçip Peter Pan’ın macerasının sonunu dinledik.

DSCF2799

DSCF2810 DSCF2797

DSCF2811

Planladığımız gibi Peter Pan, Kaptan Kanca ve Tinker Bell de bizimle beraberdiler ve partimizi renklendirdiler.

DSCF2780

DSCF2805

IMG_6477

Hikayemiz sona erdiğinde partinin hareketli kısmı başladı. Çocuklar doya doya ve hiç durmamacasına dans ettiler. Arada verdikleri birkaç su molası dışında enerjilerinden hiçbir şey kaybetmeden partinin sonuna kadar oyunlar oynadılar, hopladılar, zıpladılar.

DSCF2830

DSCF2846

Bu, bizim ilk pijama partimizdi ve çok eğlenceliydi. Hava karardıktan ve tüm öğrenciler evlerine gittikten sonra okulun kendilerine kalmış olması fikri çocukların çok hoşuna gitti. Keyifleri ve heyecanları parti boyunca yüzlerinden okundu. Bizler de o kadar çok eğlendik ki bir sonraki partinin zamanını ve hatta kahramanını belirledik bile.

Kim mi?

Sürpriz! 🙂

Leave a comment »

Suluboya ve Tuz Tekniği (19 Mart 2013)

Bu hafta resim tekniklerinden en eğlencelisini suluboyayı öğrendik. Kâğıdımızı çok ıslattık ki su üzerinde kayabilsin! Akan boyalarla harika desenler çıkardık. Soyut çalışmamızda hangi rengin nereye gideceği belli değil. Resimden bile kaçabilirler.

Kâğıdımıza boya sürdükten sonra biraz tuz dökerek hafif bir doku elde ettik. Aynı zamanda tuz gören yer açıldı farklı bir desen çıktı ortaya.

Ama her şeyden önce bir suluboya videosu izledik. İşte:

http://www.anadolusanat.com/sanat/index.php?option=com_content&view=article&id=80:suluboya-video-dersleri&catid=60:dis-baglantilar

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Leave a comment »

İlkokula Bir Kala

Son birkaç ay… Ve ardından Zürafalar mezun olacaklar. İlkokul yılları başlayacak. Daha kalabalık sınıflara girecek, sıralarda oturacaklar. Kırkar dakikalık derslerde tüm dikkatlerini vererek öğretmenlerini dinlemeleri beklenecek onlardan. Daha kısıtlı zamanlarda oyunlar oynayıp daha uzun sürelerini derslere ayıracaklar. Okuma ve yazma öğrenecekler. Matematik ve hayat bilgisi derslerine başlayacaklar. Ve sonrasında öğretim hayatları akıp gidecek. Birkaç ay içerisinde gerçekleşecek büyük bir değişiklik bu onlar için. İşte Zürafalar bu değişikliğe ve önümüzdeki sene başlayacak olan ilkokul yaşamlarına hazırlanıyorlar.

DSCF1563

Her yaş grubunda gerçekleştirilen kitap çalışmaları Zürafalar için oldukça detaylandı bu sene. Çizgi çalışmaları, matematik ve okuma, yazmaya hazırlık dersleri yapıyorlar. Her gün mutlaka kitaplarına ya da onlar için hazırlanmış çalışma kağıtlarına zaman ayırıyorlar. Bu çalışmalar artık onların okul hayatlarının bir parçası.

DSCF4747

Fakat masa başına her geçişleri okuma ve yazmaya yönelik olmuyor şüphesiz. Haftalık eğitim programlarında belirlenmiş temalar çerçevesinde birbirinden farklı etkinliklere de katılıyorlar. Örneğin “ulaşım araçları” temasını işlerken tren yapıyor, “haberleşme” konusunu işlerken postacı kuşlar hazırlıyorlar.

DSCF2158

DSCF1564

Farklı malzemeler kullanarak yaratıcılıklarını keşfediyor, rengarenk eserler üretiyorlar. Örneğin belirli bir uzunlukta iki renk iple masanın üzerine resimler çiziyor ya da renkleri birbirine karıştırarak bambaşka renkler oluşturuyorlar.

DSCF2162

DSCF0577

Ve bir yandan bütün enerjileriyle ilkokula hazırlanırlarken bir yandan da anaokulunda olmanın ayrıcalıklarından faydalanıyor ve doya doya oyun oynuyorlar.

DSCF5286

Size nasıl göründü bilmiyoruz fakat bizim açımızdan bakınca tablo biraz farklı. Çoğu küçücükken okulumuza başlamış olan çocuklarımızın tüm enerjileriyle ilkokula hazırlandıklarını izlemek ve birkaç ay sonra okulumuzdan mezun olacaklarını bilmek bizi duygusallaştırıyor. Ne kadar hızla büyüdüklerine bakıyor ve her sene bir kere daha şaşırıyoruz.

Leave a comment »

Babaannem Kime Benziyor? (12 Mart 2013)

Ali bir gün dedesiyle evde yalnız… Babaannesinin duvardaki resmine bakıyor ve dedesine soruyor: “Dede, babaannem kime benziyor?” Hikâye, bu andan itibaren ritmik bir kurguya oturuyor. “Ali’nin babaannesi uzun kulaklı bir tavşana mı benziyor?” Dede her seferinde bu soruları tatlılıkla yanıtlıyor: “Babaannenin kulakları tavşanınki gibi uzun değil, ama tavşanların çok sevdiği havuçlardan havuçlu kek yapıyor.” Babaannesi kediye, sincaba, kurbağaya, koyuna mı benziyor peki? Ya kurda, baykuşa, bülbüle, ahtapota?

Babaannenin eski mi eski fotoğrafı üzerine farklı hayvanlar çizerek kime benzediğini bulmaya dair bir oyun başlıyor. Nerede mi? Kitapta tabii ki ama biz de oynamak istiyoruz. Bir sürü fotoğraf getirdik. Hepsini birazdan hayvana dönüştüreceğiz. Darılmaca gücenmece yok nasılsa kimse kimseye benzemez, bunu yazar da belirtiyor, ah ancak belki küçük kuzu birazcık ama birazcık Ali’ye benziyor, hikâye sizi inandırsın ki!

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

 

Kitap hakkında bir yazı: “Feridun Oral’dan bir babaanne kitabı…” Simla Sunay http://iyikitap.net/post.php?id=969

Babaannem Kime Benziyor? Feridun Oral, Yapı Kredi Yayınları

Leave a comment »

Mektubunuz var!

Kediler sınıfı velileri cuma günü posta kutularında küçük bir sürprizle karşılaşmış olabilirler. Karşılaşmayanlar da yeni haftaya bu güzel sürprizle girecekler. Posta kutularına faturalar ve banka ekstreleri dışında nadiren bir tebrik kartının ya da mektubun girdiği şu günlerde küçük bir zarf onları bekliyor olacak. O zarf onlara Sirkeci Büyük Postane’den gönderildi. İçinde ise çocuklarının kendileri için hazırladığı resim var.

En iyisi hikayenin başına dönelim. Geçtiğimiz hafta Kediler ve Zürafalar “haberleşme” temasını işlediler. İletişim araçlarını tanıdılar. Bunlarla ilgili etkinliklere katıldılar. Ve ülkemizin yüz yetmiş yıllık iletişim tarihini görmek üzere PTT İstanbul Müzesi’ni gezdiler.

DSCF1773

Gezimiz posta kutularını, , postacı üniformalarını ve özel günler için basılmış pulları inceleyerek başladı.Ardından 1840 yılında başlayan posta hizmetlerinde kullanılan araç ve gereçleri gördük. Bunlar arasında posta çantaları, posta tatarlarının kullandıkları at ve deve çantaları, posta hatlarını gösteren haritalar, ölçü aletleri ve damgalar yer alıyordu.

DSCF1781

Telgraf ve Telefon bölümünde ise telgraf, teleks mors cihazları, teleks, teleteks cihazları, çeşitli telefonlar, manuel ve otomatik telefon santralleri sergileniyordu. PTT İstanbul Müzesi’ni gezerken iletişim araçlarının zaman içerisinde geçirdikleri değişimleri gördük. Eski telefon santrallerini incelerken, geçmişte telefon görüşmelerinin bu santrallerin başında oturan memureler aracılığıyla ve bazen günlerce bekledikten sonra gerçekleştiğini anlattık çocuklara. Onlar için masal gibiydi bu anlatılanlar.

DSCF1777

Müze gezimizin sonunda postane tarafına geçtik. Çocuklar okulda hazırladıkları mektuplarını ailelerine göndermek üzere zarflarının üzerine pul yapıştırdılar. Ardından mektuplarını sırayla postane memuruna teslim ettiler.

DSCF1790

DSCF1797

Bunlar, çocukların ilk mektuplarıydı. Umuyoruz ki ileride de ailelerini ve sevdiklerini gönderecekleri kartlar veya mektuplarla sevindirmeye devam ederler.

Leave a comment »

Uçan Kitaplar (5 Mart 2013)

“Bay Morris Lessmore’un Uçan Kitapları” ilk önce animasyon filmi olarak doğmuş. Pek çok festivalde ödül aldıktan sonra 2012 yılında En İyi Kısa Animasyon Filmi dalında Oscar kazanmış. E-kitap ve i-kitap formatları da bulunan eserin tüm biçimleri, bize aslolanın “hikâye” olduğunu kanıtlıyor.

Bu hafta, kelimeleri, hikâyeleri, en çok da kitapları seven Bay Morris ile tanıştık. Hayat öyküsünü okuduk ve üzerine sohbet ettik. Ardından duramadık kitaptaki mevcut harika resimlere biz de yenilerini ekledik. Bakın bakın, resimlerimiz uçuyor, bakın işte tam önünüzden geçen renkli kâğıtlar! Biz çizdik onları!

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Kitap hakkında bir yazı: “Bu kitap gerçekten uçuyor…” Simla Sunay http://iyikitap.net/post.php?id=1008

Bay Morris Lessmore’un Uçan Kitapları, William E. Joyce, Resimleyen: William E. Joyce, Joe Bluhm, Çeviren: Gülbin Baltacıoğlu, Pearson Yayınları

Video: http://vimeo.com/38979727

 

Leave a comment »

Kütüphanemize Yeni Bağışlar

Geçtiğimiz haftalarda kütüphanemize kitap bağışlayan öğrencilerimiz oldu. Her biri büyük bir keyif ve heyecanla hediye ettikleri kitapları arkadaşlarına tanıttılar ve onların da okuyabilmeleri için kütüphanemize bıraktılar.

İlk bağışçımız Kelebekler sınıfından Emre Demir Seydan’dı. Öyle bir kitap getirdi ki kütüphanemize, daha rafa konulduğu an kız öğrencilerimizin favorisi oldu. Kütüphanede geçirdikleri serbest zamanlarda küçük elleri ilk olarak bu kitaba uzanıyor.

DSCF9654

 

Sonraki bağışçılarımız Rüzgar İşçen ve Ada Defne Aydınoğlu oldu. Önceden de kütüphanemize kitap hediye etmiş olan bu iki öğrencimiz yine elleri kolları dolu geldiler.

DSCF9652

 

Son olarak da Zebralar sınıfından Alaz Neyişçi’den iki kitap aldık. Alaz, getirdiği kitapları önce sınıf arkadaşlarına tanıttı, ardından da kütüphaneye bıraktı.

DSCF9660

 

Her aldığımız bağışta yaptığımız gibi bu kitapların da ilk sayfasına kimler tarafından hediye edildiklerinin kaydını düştük. Kütüphanemizi zenginleştiren bu dört öğrencimize ve tabii ailelerine tekrar teşekkür ediyoruz.

Leave a comment »

Küçük Balerinler

Aylardır büyük bir ciddiyet ve titizlikle çalışmalarına devam eden bir grup öğrenci var Küçük Ağaç’ta; Balerinler! Bir ilk defa bale yapıyorlar. Diğerleri ise çoktan sahne tozunu yuttular. Hep birlikte sene sonu gösterimizde sergileyecekleri danslarına çalışıyorlar.

DSCF1500

Gina Öğretmen, bu yıl da çok özel bir koreografi hazırladı onlar için. Balerinler, Haziran’da gerçekleşecek performanslarına şimdiden hazırlanmaya başladılar. Haftalık çalışmalarına ısınma hareketleri ile başlıyor, ardından dans için yerlerini alıyorlar.

DSCF1502 DSCF1501

Her hareketlerini uyum içerisinde ve güzel bir şekilde yapmayı öğrenene kadar tekrar ediyorlar. Bu esnada bütün dikkatleri öğretmenlerinde oluyor.

DSCF1511 DSCF1516

 

Ve defalarca tekrardan sonra koreografi yavaş yavaş akmaya, çocuklar çalışmalarının sonucunu dans ederken yaşadıkları keyifle almaya başlıyorlar.

DSCF1515 DSCF1505

Balerinlerin önlerinde çalışarak ve hazırlanarak geçirecekleri daha üç – dört ay zamanları var. Bize düşense onları sahnede izleyene kadar sabırla beklemek.

 

Leave a comment »

Klee’nin Hatrı Kalmasın

Bir önceki yazımızda geçtiğimiz üç ay içerisinde ayın sanatçısı olarak belirlediğimiz ya da eserlerinden esinlenerek etkinlikler planladığımız üç sanatçıdan bahsetmiştik. Ocak ayının sanatçıları arasında yer alan Paul Klee’yi de bu sanatçılar arasına dahil etmemiz gerektiği düşüncesiyle yazımıza ufak bir ilave yapıyoruz.

Eserleri pek çok farklı akımla bağdaştırılan Klee’nin çocuksu eserleri de diğer üç sanatçınınkiler gibi öğrencilerimizin ilgisini çekti. Öğretmenlerimizin Klee’nin eserlerinden yola çıkarak planladıkları farklı sanat etkinliklerine katıldılar. Rengarenk çalışmalar yaptılar.

DSCF8866

DSCF8867

DSCF8862 DSCF8858

DSCF8863

Her ay birbirinden ilginç sanatçıları tanıyan ve pek çok farklı çalışmada yer alan öğrencilerimiz Mart ayında bir seramik sanatçısının eserlerini inceleyecek ve çamurdan eserler üretmeye başlayacaklar. Onlar eserlerini ürettikçe biz de buradan sizlerle paylaşacağız.

Leave a comment »

Calder, Koons, Kapoor

Geçtiğimiz üç ay içerisinde üç farklı sanatçıyla tanıştı çocuklar. Her biri de çağdaş sanatçılardı. Çocukların ilgisini çeken rengarenk, kocaman, hareketli, parlak eserler üretmişlerdi. Biz de bu sanatçılardan ve eserlerinden esinlendik, kendi eserlerimizi oluşturduk.

Aralık ayında Alexander Calder’le tanıştık. “Mobil”lerini, tel heykellerini inceledik. Resimlerinde kullandığı renkleri gördük. Ve çocuklar önce çizgiyi ve rengi tanıyarak başladılar çalışmaya.

DSCF6715

DSCF6707

DSCF6297

Ardından ilk heykel denemelerini yaptılar. Calder’in tel heykellerinden esinlenerek paket şeritlerinden kendi tel adamlarını oluşturdular.

DSCF7665 DSCF7678

Ocak ayındaki sanatçımız Jeff Koons’du. Ayna yüzeyli rengarenk heykeller yapan bu sanatçının eserleri çocukların çok hoşuna gitti. Üstelik de sıradan objelerin heykellerini yapıyordu. Koons’la tanıştıktan sonra çocuklar sanat öğretmenlerinin belirlediği atık materyalleri kullanarak eserler oluşturdular. Tahmin edebileceğiniz gibi bu materyallerden bazıları parlaktı.

DSCF0744

Şubat ayında konuğumuz Anish Kapoor’du. Pek çok sanat eleştirmeni tarafından dünyanın yaşayan en önemli ve en üretken heykeltıraşı olarak kabul edilen Kapoor’un eserleri Küçük Ağaç öğrencilerini de etkiledi. Onun parlak toplarından ve yuvarlak figürlerinden etkilenerek strafor topları renklendirdiler. Bu toplarla daha sonra bir kompozisyon oluşturdular.

DSCF0752

Kapoor’un eserlerinin büyüklüğü de dikkat çekiciydi. Ve Küçük Ağaç öğrencileri kendi kocaman heykellerini ürettiler. Atöyemizdeki rengarenk atık materyalleri kullandılar. Sonunda ortaya kendileriyle aynı boyda bir insan heykeli çıktı.

DSCF1082

IMG_6297

IMG_6295 IMG_6327

IMG_6341

IMG_6346

Ne dersiniz? Kapoor’un heykelleri kadar olmasa da epey büyük görünmüyor mu? Ve en az onunkiler kadar izleyicisine mutluluk aşılıyor.

Leave a comment »