kucukagacanaokulu

Küçük Ağaç öğrencileri yüzme derslerindeki üçüncü haftalarını tamamladılar. Yoğun geçen bir üç haftaydı. Öte yandan çocuklar için çok keyifliydi. Haftanın üç günü büyük bir heyecanla hazırlanıp gittiler havuz başına. Ve çalışmalarının sonucunu da aldılar. Bazı öğrencilerimiz kendi başlarına kulaç atmaya başladılar. Büyük bir neşeyle suyla kucaklaşıyorlar. Diğerleri ise yüzme tahtaları eşliğinde ayak çırpmaya devam ediyorlar. Suyla ilişkileri her geçen gün gelişerek devam ediyor.

Çocukların yüzlerindeki ifadeye bakınca havuzda keyiflerin yerinde olduğunu söylemek hiç de yanlış olmaz, öyle değil mi?

Havuz dışındaki zaman gelince… Bu hafta çok renkliydik. Çiçeklerin dünyasında epeyce zaman geçirdik. Her yeni gün yepyeni bir renkte açtık.

Çiçeklerin hareketlerini gözlemledik. Kıpkırmızı bir gülün açarak onlarca yaprağını gözler önüne serişini izledik. Bir nilüferin gölün tabanından su yüzeyine kadar süren zorlu yolculuğunun hikayesini dinleyip ardından bu güzel çiçeğin pembe yapraklarını açışını seyrettik. Çiçeklerin hareketleri hakkında sohbet ettik. Ardından güneşle birlikte açan, akşam olduğunda uyuyan çiçekler olduk. Güneşin ve rüzgarın etkisiyle ve çiçek hareketleriyle dans ettik.

Fotoğraf atölyemizde bu hafta çiçekleri aldık kadrajımıza. Çocuklardan sadece beş çekim yapmalarını istedik. Rastgele deklanşöre basmadılar. Bahçedeki çiçekleri incelediler. Hangilerinin fotoğrafını çekmek istediklerine karar verdiler. Hatta seçtikleri çiçeklerin hizasına çıkabilmek için çeşitli yükseltilerin üstüne tırmandılar. Yine çok güzel fotoğraflar çıktı ortaya.

Mutfakta biraz güç denemesi yaptık. Çocuklar hazırlayacakları limonata için limonları önce elleriyle sıkmaya çalıştılar. Epeyce bir limon suyu çıkardılar da. Kalanı için de sıkacak kullandılar. Bu arada bazılarına limonlar lezzetli görünmüş olacak kı sıkmak yerine yemeyi tercih ettiler. 🙂

Bu hafta iki öğrencimiz Küçük Ağaç Kütüphanesi’ne bağışta bulundu. Serra Ceren Bakırdöken ve Deniz İpek Kurt kendi kütüphanelerinden artık okumadıkları bazı kitaplarını okulumuza hediye ettiler.

Havuzda, bahçede, atölyede, sınıfta, kısacası her yerde keyifler fazlasıyla yerinde. Yaz günlerinin bize sunduğu tüm enerjiyi kullanıyor ve her günün tadını çıkarıyoruz. Peki sırada ne var? O da önümüzdeki haftanın sürprizi olsun.

Böceklerin dünyasında bir hafta daha geçirdik. Bu haftaki favorilerimiz tırtıllar ve ateş böcekleriydi. Hayatına başkalaşmak üzere başlayan ve kanatlarına kavuşmadan önce boğum boğum gövdesiyle yaprakların tadını çıkaran tırtılları inceledik. Karanlıkta ışıldayan sevimli ateş böceklerinin büyüsüne kapıldık. Bu iki sevimli canlı bize rengarenk eserler yaratmakta ilham verdi.

Seramik dersinde yepyeni bir çalışmaya başladık. Çocuklar top halinde yuvarladıkları kil parçalarını su yardımıyla bir araya getirerek kendi tabaklarını oluşturuyorlar. Önümüzdeki hafta da devam edecek bu çalışmada öğrencilerimiz kışın öğrendikleri teknikleri kullanıyorlar.

Orff tabanlı müzik derslerimizin öğrencilerimiz için ayrı bir yeri, hatta keyfi var. Okulumuzun yapı taşlarından biri olan Orff metodunun uygulandığı pek çok derse katılan çocuklar artık oyunları ve şarkıları yakından biliyorlar. Müziğin başlamasıyla birlikte kendilerini dansın akışına kaptırıyorlar. Şarkılarda sesleri daha bir canlı geliyor; oyunlar keyifle oynanıyor.

Mutfakta lezzet çalışmaları her cuma aynı hızıyla devam ediyor. Bu hafta çocuklar kurabiye hazırladılar. Öğretmenlerinin hazırladığı hamuru biraz da kendileri yoğurup ardından seçtikleri kalıplarla şekil verdiler. Kendi hazırladıkları kurabiyeleri yemenin keyfini ise akşamüstü kahvaltısında yaşadılar.

Öğrencilerimizin büyük heyecanla katıldıkları çalışmalardan biri de fotoğraf dersi. Cuma sabahı bahçede bir araya gelip kameralarımızı elimize alıyor bizi heyecanlandıran kareler yakalamaya çalışıyoruz. Bu hafta çocuklardan arkadaşlarını fotoğraflamalarını istedik. Nelere dikkat etmeleri gerektiğini aktardık, belli başlı bilgileri verdik ve çalışma başladı. Önce gidip izin istediler, ardından çekim yaptılar. Dersin sonunda çekilen fotoğrafları okul bilgisayarına kopyaladık. Tüm ders boyunca, çekilen her bir karede çocuklarla bir arada olmamıza rağmen fotoğrafları gördüğümüzde yine de çok etkilendik. Her biri çok güzel iş çıkarmıştı.

Ve yine hafta boyunca günün en güzel saatleri bahçede geçirildi. Kum havuzu, bahçe oyuncakları, top oyunları… Çocuklar açık havanın ve doya doya koşmanın tadını çıkardılar.

Yaz okulumuz yaz temalarıyla şenlenmeye devam ediyor. Çocuklar yaz tadında eserler veriyorlar. Ve bol çiçekli bir hafta bizleri bekliyor. Çocuklar yaprak yaprak işler yaratacak, renge doyacaklar.

Yaz okulumuzda birinci haftamızı tamamladık. Çocuklar için farklı bir haftaydı çünkü yüzme derslerine başladılar. İlk derslerinin gerçekleştiği salı günü heyecanları yüzlerinden okunuyordu. Büyük bir merakla havuza gidecekleri saati beklediler. Ve sonunda da suyla kucaklaştılar.

Ders her zamanki gibi ısınma hareketleriyle başladı. Ardından havuz kenarına oturup ayak çırpma egzersizleri yapıldı. Büyük bir keyifle en yükseklere su sıçratıldıktan sonra suya girildi ilk kulaçlar atıldı.

Yaz okulumuzdaki etkinliklerimizi de aynı kış aylarında olduğu gibi belirli bir tema çerçevesinde planladık. Bu temaların konu edildiği atölye çalışmaları hazırladık. İlk iki hafta için “böcekler” konusunu seçtik. Rengarenk kanatları olan ya da ilginç sesler çıkaran, kimi ışık saçan, kimi ağ ören bu varlıkların renkli dünyasında biraz zaman geçirmek istedik.

Seramik dersimiz için keyifli bir konu oldu böcekler. Çocuklar çamuru ellerine alır almaz ilgilerini çeken bir böceği şekillendirmeye başladılar. Ve kısa sürede masanın üzeri örümcekler, kelebekler ve uğur böcekleriyle doldu.

İngilizce dersimizin konusu da böcekler oldu. Çocuklar ismini öğrendikleri böcekleri beden dilleriyle arkadaşlarına aktarmaya çalıştılar.

Hayal gücü atölyemizin ilk hikayesi James ve Dev Şeftali oldu. Kocaman bir şeftalinin üzerinde okyanusu aşan James’in dev böceklerle kurduğu dostluk hikayesini dinledik. Ardından hangi böceklerle arkadaş olmak isteyeceğimizi, onlarla neler yapabileceğimizi tartıştık. Çok ilginç ve sevimli fikirler geldi çocuklardan.

Haftanın son günü fotoğraf dersimiz vardı. Öğrencilerimizin pek çoğu kendi kameralarını getirmişlerdi. Getirmeyenler de okulumuzun kamerasını kullanarak bu derse katıldılar. Önce bahçeye çıkıp uzunca bir süre gözlem yaptık. Okulumuzun bahçesini pek çok küçük varlıkla paylaştığımızı keşfettik. Ardından kameralarımızı elimize alıp gözümüze çarpan, ilgimizi çeken görüntüleri yakalamaya çalıştık.

Cuma gününün son çalışmasını mutfakta gerçekleştirdik. Menüde patates salatası vardı. Biz de minik bir dokunuşla patates salatasını şenlendirmek istedik.

Tüm bu çalışmalardan geriye yine de epeyce bir zamanımız kaldı. Biz de bol bol oyun oynadık. 🙂 Yaz mevsiminin bize sunduğu avantajı kullanıp bahçeye çıktık; doya doya koştuk, zıpladık, tırmandık ve oynadık.

Yaz okulumuz keyifli başladı. Öğrencilerimiz farklı atölye çalışmalarına katılarak yepyeni deneyimler edinme fırsatını yakaladılar. Suyla temas ettiler, yüzme yolunda hızla ilerlemeye başladılar. Ve daha da önemlisi bol bol açık havada zaman geçirdiler. Görünen o ki keyifli bir yaz bizleri bekliyor.

Haziran ayının son günü, 2012-2013 eğitim yılının da son günü oldu bizim için. Ve finali sene sonu gösterimizle yaptık. Çocuklar aylar süren çalışmalarından örnekler sunmak üzere sahnedeydiler. Seyirci koltuklarında ise anneleri, babaları ve diğer aile bireyleri oturuyordu.

Okulumuzun kurucusu, müdürümüz Işık Hanım programın başında yaptığı konuşmasında çok önemli bir konuya dikkat çekti. Dedi ki, “Çocuklarımız o kadar küçükler ki aslında, prova için bu sahneye çıktıklarında nokta kadar kaldılar. Bugün bu sahne üzerinde var olmaları bile başlı başına bir başarı onlar için.” Ve perde açıldı.

Küçük Ağaç’ın çocukları önce hep bir arada Türkçe ve İngilizce şarkılar söylediler. Ardından sınıflarıyla birlikte sahne aldılar ve biri öğretmenleri eşliğinde, diğeri de müzik öğretmenimiz Aylin Hanım eşliğinde olmak üzere iki farklı Orff sunumu gerçekleştirdiler. Her yıl farklı bir ülkenin dansını sergileyen balerinlerimiz bu yıl kovboy kızlar olarak sahnedeydiler. Gina Öğretmen’le birlikte aylar süren çalışmalarının sonucunu izlemek gerçekten de çok keyifliydi.

Bu yıl bir de ilk yaşandı; velilerimiz de bir sunum gerçekleştirdiler. Hiçbir hazırlık yapmadan, Aylin Öğretmen’in davetiyle sahneye gelen velilerimiz, o anda, orada öğrendikleri bir Orff dansını başarıyla sergilediler. Ardından yine çocuklar çıtkı sahneye. Perküsyon öğrencilerimizin performansını jimnastikçilerimizin sunumu takip etti. Ve Tikabila dansı eşliğinde gösterimizi bitirdik.

Küçük Ağaç’ın çocukları çok güzel bir gün yaşattılar bizlere. Sahne üzerinde var olmakla kalmadılar, üstlerine düşen görevleri büyük bir başarıyla yerine getirdiler. En önemlisi de bunu yaparken büyük keyif aldılar. Bu küçük insanları sahne üzerinde izlemek büyük bir gurur ve mutluluk verdi bize. Dünün büyük insanlarıydı onlar.