Küçük Ağaç Dışarıda

Aslında Küçük Ağaç her gün dışarıda. Hava koşulları ne olursa olsun, her gün belirli bir zaman diliminde en sevdiğimiz yerde, bahçemizdeyiz. Baharla birlikte açık havada geçirdiğimiz zamanı iyice uzattık. Hatta bazı sınıf etkinliklerimizi de bahçeye taşıdık. Peki 17 Mayıs’ta, “Outdoor Classroom Day- Okul Dışarıda Günü” etkinliğinde ne yaptık? Yine bahçedeydik. Sadece bu defa içeri girmedik. Harika bir gündü.

Oyuncaklarımızı, boyalarımızı, kağıtlarımızı ve kitaplarımızı bahçeye taşıdık. Su mataralarımızı ve atıştırmalıklarımızı da yanımıza aldık. Sonrası gün boyu süren hareket ve eğlence… Koştuk, tırmandık, top oynadık, ip atladık. Çember saatimizi, sanat etkinliklerimizi ve kitap çalışmalarımızı bahçede yaptık. Bazen de yer yaygılarımızı serip üstlerine uzandık. Oyuncaklarımızla oynadık, meyvelerimizi yedik, güneşin tadını çıkardık.

Koca bir günü bahçede geçirdik. En eğlenceli ve en güzel öğrenim alanındaydık. Açık havada olmanın tadını doya doya çıkardık. Daha güzel bir gün olabilir mi?

Leave a comment »

Geleneksel Küçük Ağaç Ekolojik Pazarı

İlk ekolojik pazarımızın kuruluşunun üzerinden tam sekiz yıl geçti. Bu sekiz yıl içerisinde her yıl kuruldu pazarımız ve gelenekselleşti. Bazen kışa girerken açıldı tezgahımız, havuç, kestane, portakal satıldı, bazen de yaza girerken açıldı, bezelye, çilek, şeftali satıldı. Her yıl hep aynı amacı taşıdık; öğrencilerimize mevsiminde sebze ve meyve tüketme alışkanlığını kazandırmak.

 

Bu yılki ekolojik pazarımız birkaç gün önce, 11 Mayıs Cuma günü kuruldu. Serin, yağmurlu bir bahar gününde karşıladık öğrencilerimizi ve velilerimizi. Çocuklar öncesinde hazırladıkları listelerle geldiler okulumuza. Anneleri, babaları ya da bir aile büyükleri gelebilenler, alışverişlerini onlarla yaptılar. Gelemeyenlere ise öğretmenlerimiz eşlik etti.

 

Beş ve altı yaş grubu öğrencilerimizin çoğu önceki yıllardan tecrübeliydiler. Keyifle yaptılar alışverişlerini. Listelerinde ne varsa doldurdular kese kağıtlarına. Öte yandan üç ve dört yaş grubu öğrencilerimizin pek çoğu için yeni bir tecrübeydi. İlk kez mutfak alışverişi yaptılar. O kadar hoştu ki halleri… Listelerindeki sebze ve meyveleri almakta zorlanmadılar fakat miktarlar biraz değişikti. Bir avuç kiraz, iki erik veya bir kivi alanlar oldu aralarında.

 

Her yıl olduğu gibi bu yıl da tezgahlarımızda yer alan meyve ve sebzeleri İmece Ekolojik getirdi. Onların desteğiyle kuruldu pazarımız. Ve bir de konuğumuz vardı. Eski velilerimizden Raife Polat, Ayfer Yavi ile birlikte yazdığı “Kardeş Mutfaklar” kitabı hakkında bir söyleşi gerçekleştirdi velilerimizle. Göçlerle zenginleşen Türk mutfak kültürünü anlatan kitabın oluşma sürecini anlattı bizlere.

 

Eski öğrencilerimizden de alışverişe gelenler oldu. Hatta bu öğrencilerimizden ikisi bu yılki pazarın sembolü oldu adeta. İlk yıl annesinin kucağında gelen Atahan ve o yıl okulumuzda öğrencimiz olan Egehan, cuma günü bizimleydiler, kendi başlarına alışveriş yaptılar.

Mevsiminde sebze ve meyve tüketimi bilincini aşılamanın, çocuklara ilk alışveriş deneyimlerini yaşatmanın ve değerli konuklarımızı ağırlamanın yanı sıra öğrencilerimizle, velilerimizle, mezunlarımızla ve eski dostlarımızla bir araya gelmemize imkan veriyor Geleneksel Küçük Ağaç Ekolojik Pazarı. Bizler için bu buluşmaların değeri çok ayrı. Dolayısıyla da kaybetmek istemediğimiz, değer verdiğimiz geleneklerimizden biri oldu ekolojik pazar. Daha nicelerinde bir araya gelmek dileğiyle…

Leave a comment »

İlham Kaynağımız Füreya Koral

Küçük Ağaç’ta sanat derslerimizin büyük bir bölümünü seramik çalışmalarına ayırıyoruz. Öğrencilerimizle farklı seramik tekniklerini kullanarak eserler ortaya çıkarıyoruz. Daha sonra fırınlanan bu eserleri çocuklar renklendiriyorlar ve sene sonu sergimizde aileleri ile paylaşıyorlar. Kısacası seramik, şarkı söylemek kadar, resim çizmek, jimnastik yapmak kadar hayatımızın içinde yer alıyor.

Kasım ayı seramik çalışmalarımız açısından çok daha keyifli bir dönem oldu bizler için. Çok önemli bir ismi ayın sanatçısı olarak öğrencilerimize tanıttık: Füreya Koral. Hayatını seramiğe adamış, üretken ve yaratıcı bir sanatçı ilham kaynağımız oldu kasım ayında öğrencilerimize. Onun çalışmalarından esinlenerek çömlek tornasının başına geçtik, kuşlarını inceleyip kendi “Kuşlar” panomuzu hazırladık.

Kasım ayı Füreya Koral’la iç içe geçti. Ama sanatçıya veda etmedik. Halen ziyarete açık olan retrospektif sergisini görene kadar bekledik. Beklememek de olmazdı zaten. Fotoğraflarıyla, eserleriyle, çizimleriyle gördük sanatçıyı karşımızda.

Çiçekli ve balıklı duvar tabaklarını, çömleklerini ve kuşlarını, bir penceresinin ardında kendisinin yer aldığı evlerini ve seramik panolarını gördük. Onunla ilgili pek çok hikaye dinledik. Yoğun zamanımızı verdiğimiz seramik çamuruyla neler yapılabileceğini, ne kadar üretken olunabileceğini kocaman bir sergide gördük. Yepyeni ilhamlar aldık ve Füreya Koral’a veda ettik.

Leave a comment »

Yeni Kahramanımız Şeroks

Kasım ayı çok heyecanlı geçti kütüphanemizde. İyi kalpli küçük bir cadıyla beraberdik: Küçük Cadı Şeroks. Masallar Ülkesi’nin kralı tarafından yeni masallar bulmakla görevlendirilen Şeroks’a uzun yolculuğunda eşlik ettik. Süsler Ormanı’nda yeni arkadaşlar edinirken, Sabırsızlar Köyü halkıyla Dev Kordora’nın arasını bulmaya çalışırken ve Dünya’da yeni tanıştığı dayısına yardım ederken onun yanındaydık. Her macerası heyecanlı, yol boyu dinlediği her hikaye ilginçti. Kısacası unutamayacağımız bir karakterle tanıştık geçtiğimiz ay.

Şimdiye kadar okuduğumuz kitaplardan çok daha uzun ve çok daha az resimliydi Küçük Cadı Şeroks. Dinlerken hayal gücümüzü kullanmamız gerekti. Ve kitap bittiğinde kafamızda canlanan görüntüleri kağıda dökmemize yardım eden bir misafir geldi okulumuza: Yusuf Tansu Özel. Tansu Bey’le geçtiğimiz yıl tanışmıştık. Onun resmettiği kitapları okumuştuk. Bu defa da bir atölye çalışması yaptık kendisiyle.

Tansu Bey kocaman bir kağıt hazırlamıştı bizim için. Etrafına yerleştik ve çocuklar Küçük Cadı Şeroks’tan kendilerinde kalan görüntüleri resmetmeye başladılar. İlginç bir çalışma oldu onlar için. Bazıları kendilerine bir sınır belirlediler ve o sınırların içinde kalmayı tercih ettiler. Bazılarıysa çizdikçe genişlediler ve yanlarındaki arkadaşlarının resimleriyle iç içe geçtiler. Oturarak, yatarak, dolaşarak resimlediler Küçük Cadı Şeroks’u. Oldukça özgür bir çalışma oldu onlar için.

 

Şeroks’un turuncu saçları, yıldızlı kıyafeti ve şapkası her resmin ortak noktasıydı. Fil Pifona, Tavşan Ozzi ve kötü kalpli cadı farklı biçimlerde çıktılar karşımıza. Dev Kordora’ya gelince, o da herkesin kafasında farklı canlanmıştı fakat tüm resimlerde güler yüzüyle belirdi.

Kasım ayı boyunca kütüphanedeki kahramanımız Küçük Cadı Şeroks ve yazarımız Aslı Der oldu. Şeroks’un yolculuğunu okurken bir yandan da minik tartışma alanları açtık kendimize. Dostluk ve yardımlaşma üzerine konuştuk. Güzellik kavramını tartıştık. Şeroks bir problemle karşılaştığında, onun çözümünü okumadan önce biz ne yapardık diye düşündük. Ve unutulmazlarımız arasına ekledik bu kitabı.

Leave a comment »

Sen İlhan Şeşen Misin?

Geçtiğimiz ayın en önemli olayı okulumuza gerçekleştirilen bir ziyaretti. Ziyarette bulunan kişi, ekim ayında öğrencilerimize ayın sanatçısı olarak tanıttığımız, şarkılarını dinlettiğimiz İlhan Şeşen’di. Kendisi bizi kırmayarak okulumuza geldi, çocuklarla buluştu ve onlarla keyifli bir sohbet gerçekleştirdi.

P1500558

Baştan sona enerji dolu, neşeli bir buluşmaydı İlhan Bey’inki. Kendisi içeriye şapkalı ve iki kişi eşliğinde girince çocuklar onu “Sen İlhan Şeşen misin?” sorusuyla karşıladılar. Ve bir anda esprili bir diyalog başlayıverdi.

P1500549

İlhan Şeşen okulumuza çocuklardan şarkı dinlemeye geldiğini söyleyince öğrencilerimiz kendisine “Sarılınca Sana”yı söylediler. Ardından sorularını yönlendirdiler sanatçımıza. Kaç bestesi olduğunu, hangi enstrümanları çaldığını, nasıl beste yapabildiğini, neden yavaş şarkılar söylediğini ve hayvan besleyip beslemediğini sordular; dört yüz bestesi olduğunu, bu besteleri nasıl yaptığını kendisinin de bilmediğini, bütün şarkılarının yavaş olmadığını ve bir kedisi olduğunu öğrendiler.

Sohbetin öncesi gibi sonrası da müzikliydi. Bu defa İlhan Şeşen gitar çalıp şarkı söyledi çocuklara. Ve sonrasında tüm öğrencilerimizi ayağa kaldırdı; onlarla neşe içinde dans ederlerken vedalaştı.

P1500594

Okulumuzun unutulmazları arasında artık İlhan Şeşen de var. Onu okulumuzda ağırlamak, ondan şarkı dinlemek bizler için heyecan vericiydi. Öğrencilerimizi böyle değerli bir müzisyenle buluşturmak, onlara şarkılarını dinledikleri bir sanatçıyla sohbet etme fırsatını vermek ise ayrıca değerliydi. Bu güzel ziyaret için İlhan Şeşen’e ve ziyaretin organizasyonunda bize destek olan velimiz Ali Coşar’a çok teşekkür ediyoruz.

Leave a comment »

Fasulye, Mısır ve Daha Neler Neler

Fenerbahçe Parkı’ndaki topluluk bahçesinde yer alan tarhımıza son gidişimizin üzerinden iki ay geçmiş. O gün mısırlarımızın ve fasulyelerimizin ne kadar büyüdüklerini görünce hem şaşırmış hem de mutlu olmuştuk. Tohumdan yetiştirdiğimiz ve fidesini bahçemize diktiğimiz mısırlarımızın boyu öğrencilerimiz kadar olmuştu. Sonra araya zaman girdi. Sene sonu etkinliklerimizin yoğunluğu, yaz sıcakları derken bir daha topluluk bahçesine gidemedik. Ta ki bugüne kadar…

Sabah erken saatte servisimize bindik ve Fenerbahçe Parkı’nın yolunu tuttuk. Oraya vardığımızda ilk dikkatimizi çeken bahçenin ne kadar yeşermiş olduğuydu. Bütün ekilen tohumlar, fideler ürün vermiş, patlıcanlar, domatesler, biberler kendilerini göstermişti. Doğrudan kendi tarhımıza, kocaman mısırlarımız ve onlara sarılmış fasulyelerimize yöneldik.

Bahçe öğretmenimiz Eda Hanım mısırlarımızı topladı, çocuklar fasulyeleri. Bu gidişimizde maydanoz toplayamadık çünkü artık tohuma kaçmışlardı. Ama küçük bir sürprizle karşılaştık. Domates büyümüştü tarhımızda. Onları da toplamayı ihmal etmedik. Yabani otları da yolduktan sonra bize topluluk bahçesinde destek veren eski velimiz Raife Polat ile küçük bir bahçe turu yaptık. Başka hangi sebzelerin yetiştiğini gördük.

Çeşit çeşit kabak vardı. Yaprakların altına saklanmış üç kocaman balkabağı gördük. İki karpuz vardı; biri doluda zedelenmiş, diğerini yaramaz kargalar didiklemiş. Ayçiçeklerinden çekirdek alıp tadına baktık. Dalından biber topladık ama acıydılar yiyemedik. Onun yerine Eda Hanım’ın bizim için topladığı böğürtlenleri yedik. Naneler iyice büyümüş, birçoğu çiçeklenmişti. Dört bir yanımızda domatesler ve patlıcanlar dallarından sarkıyorlardı.

Hava iyice ısınmaya başladığında kocaman bir torba dolusu sebzeyle okulumuzun yolunu tuttuk. Domatesleri ve naneleri yarın sabah kahvaltısında hep birlikte yiyeceğiz. Ama ikişer küçük domatesi akşam yemeğindeki salatalarına katmaları için bugün parka gelen ve hasat yapan öğrencilerimizin evlerine gönderiyoruz. Kendi yetiştirdiğimiz fasulyeler yarın öğle yemeği için pişirilecek türlüye katılacak.

Mısırlarımızı ve fasulyelerimizin bir kısmını önümüzdeki sene tohum olarak kullanacağız. Eda Hanım’ın birkaç ay evvel getirdiği atalık tohumlardan pek çok tohum üretmiş olduk. Seneye her öğrencimizin kendi mısırı ve fasulyesi olabilecek. Harika değil mi??

Leave a comment »

Sushi, Slime, Deneyler ve Çikolataaa…

Her hafta dopdolu bir eğitim programıyla öğrencilerimizi karşılıyoruz. Sanat etkinlikleri, mutfak etkinlikleri, geziler, oyunlar, danslar derken çocuklara bilgiyi, beceriyi farklı kanallardan edindirmeye çaba gösteriyoruz. Fakat yine de bizi ziyaret eden her velimiz, bizim bu özenle planlanmış, dopdolu, rengarenk programımıza yepyeni, bambaşka bir şey katmayı ve daha da güzeli çocukları heyecanlandırmayı başarıyor. Geride bıraktığımız eğitim yılında dört aile katılımı etkinliği daha gerçekleştirdik. Üç anne ve iki baba ağırladık okulumuzda. Hepsi de Zürafalar sınıfı velileriydi. Ve her birinin çocuklar için planladığı etkinlik o kadar keyifliydi ki çocuklarla birlikte bizler de bir parçası olmaktan kendimizi alamadık.

“Ülkeler” temasını işlediğimiz hafta Ada Köktekin’in annesi Gökçe Hanım geldi okulumuza. Japonya’nın bir ada ülkesi olduğunu ve bir adada yaşamanın bu ülkenin yemeklerini nasıl etkilediğini ondan dinledik. Ardından da kendisinden sushi yapmayı öğrendik. Tüm malzemeleri yanında getirmişti Gökçe Hanım. Biz masalara yerleşmeden önce de sushi’nin içine koyacağımız pirinci pişirmişti. Malzemeleri içine yerleştireceğimiz yosunları dağıttı. Ve başladık hazırlamaya. Yosun yapraklarının içine pirinç koyduk. Dilimlediğimiz salatalık ve havuçları pirincin üzerine yerleştirdik. Arzu edenler yengeç de ilave ettiler. Sıkıca sardık ve dilim dilim kestik. Sıra geldi yemeye. Çubuklarla sushi’leri almak çok zor olmadı. Ve tüm çocuklar bir şans verdiler kendi hazırladıkları sushi’lere. Kimileri keyifle yedi, kimileri hazırlarken yaşadıkları keyifle yetinmeyi tercih etti.

Aylin Güroğlu’nun annesi Zeynep Hanım üç farklı deney planlamıştı öğrencilerimiz için. İlkinde renkli suları kullanarak kağıt peçetelerin nasıl ıslandığını gösterdi. İkinci deneyde çocuklar bir kova suya taş koydular ve taşların suyun seviyesini nasıl yükselttiğini gözlemlediler. Son deneyde ise süte damlattıkları boyaların bulaşık deterjanı değdirdiklerinde nasıl hareketlendiğini gördüler ve bunun aslında farklı yapılardaki moleküllerin bir araya gelmesiyle oluşan bir hareket olduğunu öğrendiler. Rengarenk bir fen dersine katıldılar aslında. Ve kullandıkları renkler hareket ettikçe, birbirlerine karıştıkça eğlendiler, eğlenirken de yeni bilgiler edindiler.

Ada Köktekin’in babası Çağrı Bey bir veda sürprizi hazırlamak üzere geldi okulumuza. Beş yıl önce Ada’nın ablası Arya mezun olmuştu Küçük Ağaç’tan. Bu yıl da Ada’yı mezun edeceğimiz ve dolayısıyla Köktekin ailesiyle vedalaşacağımız için biraz hüzünlenmiştik hepimiz. İstanbul Opera ve Balesi sanatçılarından olan Çağrı Bey, bu vedayı bir sürprizle renklendirmek istediğinde büyük bir mutlulukla kabul ettik. Velimiz Küçük Ağaç’a geldiğinde sadece Zürafalarla değil tüm öğrencilerimizle bir araya geldi. Birlikte Funiculi Funicula isimli bir İtalyan halk şarkısına çalıştılar. Ada’nın annesi Gökçe Hanım’ın Türkçe sözler yazdığı bu şarkıyı, Küçük Ağaç korosu olarak sene sonu sunumumuz sırasında Çağrı Bey’le birlikte anne ve babalarına söylediler.

En renkli aile katılımı etkinliklerimizden birini de geçtiğimiz hafta gerçekleştirdik. Aylin Güroğlu’nun babası Pamir Bey okulumuzda misafirimiz oldu ve çocuklarla birlikte slime yaptı. Ama önce katı, sıvı ve gazlar arasındaki farkı anlattı Pamir Bey. Çevremizdeki her şeyin moleküllerden oluştuğunu, katılarda moleküllerin birbirlerine sıkıca sarıldığını, sıvılarda el ele tutuştuklarını ve gazlarda özgürce uçtuklarını anlattı. Slime’ın akışkan yapısından dolayı sıvı olduğunu da söyledikten sonra çocuklarla birlikte işe koyuldu. Önce malzemeleri birbirine karıştırdılar, ardından istedikleri renklerle renklendirdiler. Ve sonunda sıra geldi oynamaya.

Son aile katılımı etkinliğimizi eğitim yılının son gününde, yani bugün, biraz evvel gerçekleştirdik. Kaya Artut’un annesi Yasemin Hanım öğrencilerimizle birlikteydi. Onlara kendisinin tasarlamış olduğu Mobilim Yollarda otobüsünün fotoğraflarını gösterdi. Türkiye’de farklı illeri dolaşarak çocukların çeşitli deneyler yapmasına fırsat veren bu otobüste yenilenebilir enerji ile ilgili aktarımlar da yapılmıştı. Yasemin Hanım bu aktarımlardaki deneylerden birini gerçekleştirdi çocuklarla. Önce güneş enerjisi ile ilgili sohbet ettiler. Ardından görebildiğimiz ve göremediğimiz farklı ışık kaynaklarını incelediler. Bir voltmetre yardımıyla bu ışık kaynaklarının ne kadar enerji ürettiğini ölçtüler. Gözümüzle göremediğimiz ultraviyole ışığın aslında yüksek bir enerjiye sahip olduğunu gördüler. Son olarak da güneş enerjisi ile çalışan robot böceklere ışık tutarak hareket etmelerini sağladılar. Bol ışıklı ve kıpır kıpır bir deneyle bu yılki aile katılımı etkinliklerimizi noktaladık.

Etkinlik planlayarak sınıfımıza misafir olan her velimizden yepyeni bir şey öğrendik. Onları sınıfımızda görmek bizi mutlu etti. Onlardan bir şeyler öğrenmek ayrı bir heyecan verdi. İyi ki geldiniz. Teşekkür ederiz.

Leave a comment »

Küçük Ağaç’ın Sanatçıları

Bahçemiz rengarenkti bugün. Öğrencilerimizin eserlerinden oluşan sergimizle renklenmişti. Resimler, boyamalar, kolajlar, seramikler… Küçük Ağaç’ın sanatçılarına aitti bugün bahçemiz.

Öğrencilerimizin bireysel çalışmaları ve sınıf arkadaşlarıyla birlikte gerçekleştirdikleri grup çalışmaları yer alıyordu sergilenen eserler arasında. Farklı sanatçıları tanırken, onlardan esinlenerek yaptıkları işler de vardı. İnci Eviner’in izinden giderek çizdikleri siyah figürler, Monet’nin resimlerini gördükten sonra hazırladıkları nilüferli kocaman göl, Cezanne’dan esinlenerek boyadıkları rengarenk meyveler ve daha pek çokları hepimizde hayranlık uyandırdı.

Yaşça küçük öğrencilerimiz sene içerisinde ince motor becerilerini geliştirecek pek çok sanat etkinliği yapmışlardı. Onlar bu çalışmaları yaparken birbirinden güzel eserler ortaya çıktı. Bu eserler de yer aldı sergimizde.

Öğleden sonra sergimizi velilerimizin ziyaretine açtık. Çocukları eşliğinde ilgiyle incelediler tüm eserleri. Öğrencilerimizin kendi resimlerini gördükleri andaki heyecanları ayrı bir güzelliğiydi bugünün. Seramik eserler arasında kendilerine ait olanı ararken yaşadıkları telaş, sınıf arkadaşlarına ait bir resmi fark ettiklerinde yaşadıkları sevinç, sergide görüp de yaptıklarını hatırladıkları işlerinin birden gözlerinde ayrı bir değer kazanması… Bunları izlemek eserleri izlemek kadar keyifliydi bizler için.

Tüm yıl çalışarak böyle güzel eserler oluşturan Küçük Ağaç’ın sanatçılarını kutluyoruz. Bizleri sergimizde yalnız bırakmayarak ziyarete gelen tüm velilerimize ise teşekkür ediyoruz.

Bir sonraki yılın sergisinde görüşmek üzere…

Leave a comment »

Aytül Akal ve Yusuf Tansu Özel

Bu yıl içerisinde çocuk kitapları çizeri Yusuf Tansu Özel birkaç defa misafirimiz oldu. Velimiz, kütüphane saatinde Zürafalar sınıfı ile bir araya geldi; farklı hikayelerden farklı hareket noktaları belirleyerek çocuklarla resim çalışmaları yaptı. Birlikte zaman geçirdikçe çocukların Tansu Bey’e ve resmettiği kitaplara ilgisi artmaya başladı.

Birkaç hafta önce Tansu Bey bize bir kitap getirdi: “Çok Uslu Yaramazlar.” Kitabı Aytül Akal yazmış, kendisi de resmetmişti. Yazarını da çizerini de yakından tanıdığımız bir kitap… Hatta bir de güzel haber: Aytül Akal ve Yusuf Tansu Özel Küçük Ağaç’a gelecek ve çocuklarla sohbet edecekler, yeni kitaplarını öğrencilerimiz için imzalayacaklar. Heyecanla beklemeye başladık.

P1430433

Geçtiğimiz Çarşamba günü bu ziyaret gerçekleşti. Aytül Hanım ve Tansu Bey Küçük Ağaç’a gelerek çocuklarla buluştular. Önce Bambiler ve Arılarla bir araya geldiler. Aytül Hanım onlara “Çikolata Çocuk” kitabını okudu. Birlikte sohbet ettiler ve öğrencilerimiz için “Çok Uslu Yaramazlar” kitabını imzaladılar.

Ardından Kediler ve Zürafalar buluştu yazarımız ve çizerimizle. Uzun bir sohbet başladı. Çocuklar sorularını yönlendirdiler. “Neden kitapların önünde resim var?” “Neden kitapların arkasında resim yok?” “Kitapların sayfaları nasıl birbirlerine yapıştırılıyor?” “Kitabın kapağındaki çocukların saçları neden öyle?” Aytül Hanım ve Tansu Bey bu soruların her birini tek tek cevapladılar. Bir kitabın nasıl yazıldığını, resimlendiğini ve basıldığını anlattılar. Son olarak Kediler ve Zürafalar için de “Çok Uslu Yaramazlar”ın birer kopyasını imzaladılar.

Aytül Akal ve Yusuf Tansu Özel’in ziyareti sayesinde öğrencilerimiz eserlerini bildikleri iki sanatçıyla tanışmış oldular. Okudukları masalın önce bir hayalken raflarında duran kitaba dönüşme macerasını dinlediler.

P1430495

Umuyoruz ki bu buluşmanın sonunda her şeyin bir hayalle başladığı ve kendilerini ifade etmenin masal anlatmak ya da resim yapmak gibi farklı yolları olduğu ile ilgili bir his uyandı içlerinde. Kim bilir, belki de birkaçının anlatacak veya resmedecek masalları olur ilerleyen yıllarda.

Leave a comment »

Kız Kulesi Heyecanı

Denizin ortasında bir kule… Hem de efsanelere konu olmuş bir kule… Seyri bile keyiflendirirken insanı, oraya gitme fikri bambaşka bir heyecan uyandırdı çocuklarda. Gerçek anlamda gün saydılar.

P1420885

Sonunda gezi günü geldi ve birlikte yola çıktık. İlk durak Salacak’tı. Burada bizi Kız Kulesi’ne ulaştıracak olan tekneyi bekledik. Beklerken de kuleyi izledik. Pırıl pırıl güneşli bir günde gerçekten de çok güzel görünüyordu.

Kısacık bir tekne yolculuğunun ardından Kız Kulesi’ne ulaştık. Bir kuleye gidip de tırmanmamak olmaz. Biz de hiç vakit kaybetmeden yukarı tırmandık ve bu defa da Boğaz’ın ortasından İstanbul’un iki yakasını izledik. Gökyüzünde uçan martılar, önümüzden geçen gemiler, masmavi deniz ve karşımızda uzanan kocaman şehir… Bu gezi için gün saymaya değer bir manzara vardı karşımızda.

Kız Kulesi’ni ve İstanbul’u uzun uzun izledikten sonra gördüklerimizi resmetmek üzere aşağı indik. Boğaz’ın esintisi kağıtları havalandırıp biraz zorluk çıkarsa da çocuklar resimlerini tamamladılar ve sıra enerjilerini atmaya geldi.

Geniş bir alan uzanıyordu önümüzde. Değerlendirmeden edemedik. Kalan süremizin bir kısmını Kız Kulesi’nin duvarlarını ve oyuntulu pencerelerini keşfederek, bir kısmını da oyun oynayarak geçirdik.

Yaşadığımız şehrin sembollerinden biri olan Kız Kulesi gezimiz başta büyük bir heyecandı bizim için. Şimdi hafif esintili, bol güneşli ve keyifli bir anı oldu. Efsanevi kuleyi birlikte keşfettik, güzel resimlerimiz, hafifçe pembeleşen yanaklarımız ve anlatacak hikayelerimizle geri döndük.

Leave a comment »